Alman Tedarik Zinciri Yasası
Tedarik Zinciri Özen Yükümlülüğü Kanunu olarak da Türkçeye çevrilebileceği ifade edilen Tedarik Zinciri yasası Almanya merkezli şirketler için tedarik zincirlerinde sorumluluk getirerek insan ve çevre haklarını güçlendirmeyi amaçlıyor.
Yasa'nın Temel Yükümlülükleri
Ulusal İş ve İnsan Hakları Eylem Planı'nın (UEP) beş temel unsuru olan sorumluluğu kabul etme, riskleri tanımlama, riskleri minimize etme, bilgilendirme ve raporlandırma ile şikayetleri kolaylaştırma Kanun'da belirtilen durum tespiti yükümlülüklerinin temelini oluşturmaktadır.
Durum tespiti yükümlülüklerinin temel unsurları, insan hakları ihlalleri ve çevreye zarar verme risklerini belirlemek, önlemek veya en aza indirmek için bir risk yönetim sisteminin kurulmasını içermektedir. Kanun, gerekli önleyici ve iyileştirici tedbirleri belirlemekle birlikte şikâyet prosedürlerini ve düzenli raporlamaları zorunlu kılmaktadır. Durum tespiti yükümlülükleri; bir işletmenin kendi iş alanı, bir sözleşme ortağının eylemleri ve dolaylı tedarikçilerin eylemleri için geçerlidir. Bu, bir işletmenin sorumluluğunun artık kendi fabrikasının kapısında bitmediği, tüm tedarik zinciri boyunca geçerli olduğu anlamına gelmektedir.
Yasanın Kapsamına Giren Şirket Sayısı
Alman Tedarik Zinciri Durum Tespiti Yasası, 1 Ocak 2023 itibariyle 3.000'den fazla çalışanı olan Almanya'da yerleşik işletmeler için geçerli olacak şekilde yürürlüğe girmiştir. Ayrıca kapsamın 1 Ocak 2024 itibariyle Almanya'da yerleşik 1.000'den fazla çalışanı olan işletmeleri kapsayacak şekilde yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır. Çalışan sayısı yerli şirketler için yurt dışında görevlendirilen personeli de içermektedir. Grup şirketleri, ana şirketin çalışan sayısı hesaplamasına dahil edilmektedir. Kanun, çalışanları “altı aydan uzun süreli iş sözleşmesi olan herhangi bir işçi” olarak kabul etmektedir. Bu kriter yaklaşık 600 şirket için geçerlidir.
Kanunun etkisi 2026 yılında değerlendirilecektir. Ardında da herhangi bir düzenlemeye gerek olup olmadığına karar verilecektir. Bu süreçte, uygulama kapsamının diğer işletmeleri de kapsayacak şekilde genişletilip genişletilmeyeceği de incelenecektir.
Yasa Kapsamındaki Cezai Müeyyideler
İşletmelerin yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda idari para cezası uygulanabilecektir. Bunlar 8 milyon Euro'ya veya yıllık küresel cironun %2'sine kadar çıkabilir. Ciroya dayalı para cezaları sistemi, yalnızca yıllık cirosu 400 milyon Euro'nun üzerinde olan işletmeler için geçerli olacaktır. Ayrıca, belirli bir asgari düzeyi aşan bir idari para cezası verilmesi durumunda, işletmeler kamu ihalelerinin dışında tutulabilecektir.
İşletmelerden Beklenen Hususlar
İşletmelerin durum tespiti yükümlülüklerine uymak için uygun ve etkili risk yönetim sistemi kurması gerekmektedir. Örnek olarak bir insan hakları görevlisi atayarak, durum tespiti yükümlülüklerine uyumu izlemek için işletme içinde sorumlular belirlemeleri gerekebilecektir. İlk aşamada şeffaflık, işletmenin kendi tedarik zincirini anlayabilmesi ve riskleri analiz edebilmesi için önem taşımaktadır. Bu aşamada işletmelerin kendi iş alanlarının özellikle insan hakları ve çevre ile ilgili yüksek risk oluşturan kısımlarını belirlemesi gerekecektir. Riskler tanımlandığında ise uygun önleyici tedbirlerin alınması gerekmektedir. İşletmelerin özellikle tespit edilmiş insan hakları risklerini ve çevre ile ilgili riskleri önleyen veya en aza indiren satın alma stratejileri oluşturması gerekmektedir. Sözleşme ortağının tedarik zincirlerinde tespit edilen riskleri uygun şekilde ele alıp almadığını da doğrulamak süreç içerisindeki önemli adımlardan biri olacaktır. İşletmeler ayrıca ya bir dahili şikayet mekanizması oluşturmalı ya da hem doğrudan mağdurların hem de olası veya gerçekleşen ihlaller hakkında bilgi sahibi olanların riskleri ve ihlalleri bildirmesine izin veren ilgili bir harici şikayet mekanizmasına katılmalıdır.
Alman Tedarik Zinciri Durum Tespiti Yasası'nın basamaklı bir etkiye sahip olacağını kabul etmek önemlidir. Kapsam dışı olabilecek KOBİ'lerin önümüzdeki yıllarda etkilenmesi beklenmekte çünkü daha büyük firmaların Kanun tarafından kendilerine getirilen durum tespiti yükümlülüklerini tedarikçilerine devretmesi beklenmektedir.
Alman tedarik kanunu, şirketleri bütünlük içerisinde değerlendirdiği için iştirakler hem tedarikçi hem de ana şirket konumunda olacak şeklinde ifade edilmektedir. Kanun, Almanya'da bulunan şirketlere yükümlülükler getirmekte dolayısıyla Türkiye'de bulunan iştiraklerin doğrudan yaptırımlarla karşılaşması söz konusu değildir. Ancak Türkiye'de bulunan iştirakin ihlalinden ötürü Almanya'da bulunan ana şirket yaptırıma maruz kalabilir. Bu nedenle hem iştirakler hem de iştiraklerin tedarikçileri değişim baskısını üzerlerinde hissedebilirler. Şirketler için, tedarik zincirlerinde sağlam bir sürdürülebilirlik yaklaşımı artık bir iş zorunluluğu haline gelmektedir. Çevre standartları ve insan hakları için durum tespiti gerekliliklerini yerine getiremeyen firmalar hem ekonomik hem de itibar açısından zarar görecek ve Almanya'da faaliyet gösterme konusunda engellerle karşılaşacaktır.
Yürürlüğe giren yasanın Türkiye gibi ülkeler için büyük bir fırsat olabileceği ifade edilmektedir. Alman tedarik zincirlerinde tedarik ve temel ürünler söz konusu olduğunda Türkiye'nin ön planda yer alması yasanın iki ülke arasında daha derin işbirliği için birçok fırsat sunduğu değerlendirilmektedir.